Sıcak bir yaz günü, İstanbul’un en güzel semtlerinden birindeyiz. Geniş ve yalın bir mekânın içine konumlanmış rengârenk ve birbirinden farklı tasarım ürünler karşılıyor bizi. Karşımızda Burak, All Is Minimal’ın eşsiz tasarım anlayışını anlatıyor. Mis kokulu kahveler elimizde, gözlerimiz baktıkça hayran kaldığımız ürünlerde, kulağımız ise bu özel markanın hikâyesinde. Başlıyoruz.
1. All Is Minimal markasının kuruluş hikâyesini ve bu yolculuğun nasıl başladığını anlatabilir misiniz?
Tasarıma iç mekân mobilyaları ile başladım, fakat ufak tasarım ürünlerine karşı her zaman bir ilgim vardı. Gittiğim her müzeden, seyahatten veya sergiden beğendiğim objeleri ve ürünleri toplamaya başladım. Böylece 2019 yılında kendi tasarım stüdyomu kurduğum zaman mobilya tasarımının dışında her zaman hayalini kurduğum; ufak, işlevsel ve heykelsi ürünler yapma fırsatım oluştu.
Daha sonra sadece ürün yapmak değil de kendi markamı kurmaya karar verdim ve isim arayışına başladım. Ancak ismin tek bir kelime değil bir slogan gibi olması gerektiğini düşünüyordum. O dönemde beraber projeler yaptığım tasarımcı arkadaşım; Gizem Bilkay markamızın ismini bulan kişi oldu. O zaman yaptığımız sohbetlerde ana fikrin; sade, gösterişten uzak, iyi malzemelerden üretilmiş, kullanıcıyla ilişki kuran, birden fazla işlevi yerine getiren, sakin tonlarda, günün her anı tarzınıza ve dekorasyon anlayışınıza uygun ürünler üretmek olduğunu fark ettik ve bu isim de tam olarak vizyonumuzu yansıtıyordu. Hâl böyle olunca da 2020 yılında yolculuğa başlama kararı aldık.
2. Bir ürünü sizin için benzersiz kılan ve tasarım anlayışınızı belirleyen temel unsurlar nelerdir? Tasarım ve üretim aşamalarınız nasıl şekilleniyor?
Bir ürünün işlevi; kullanıcının kendi ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmesi ile eşsizleşir. Form, malzeme, renk, doku, ambalaj, ürünün tanıtım dili, sosyal medya içerikleri, videoları, fotoğrafları bir tasarımın temel unsurlarından ziyade bileşenleridir. Bu bileşenlerin hiçbirinin diğerinden daha abartılı olmaması gerekir.
All Is Minimal’ın tüm ürünleri birbiriyle konuşuyor. Renk malzeme ve form olarak her ürünün birbiriyle bir bağı var. Bu aileye dahil olacak yeni üyeyi, koleksiyonumuzdaki eksikleri belirleyerek tasarlamaya başlıyoruz ve ürünlerimizin tamamını gittikçe büyüyen bir aileye benzetiyoruz. Bu doğrultuda tabii ki üretim aşamalarımız da benzer yollarla şekilleniyor.
3. All Is Minimal ürünlerine sahip olan kişiler, minimalist estetiğin yanı sıra başka hangi değerlere de sahip çıkmış oluyor? Ürünlerinizi paylaştığınız kişilerle hangi ortak değerleri ve özellikleri paylaştığınızı düşünüyorsunuz?
“Less is more (Az çoktur)” fikrine uygun ürünler yaptığımızı düşünüyorum çünkü bizim ürünlerimizin bir çoğu birden fazla beklentiye ve kullanım senaryosuna uygun ürünler. Bir dönem kalemlerinizi koymak için kullandığınız bir ürün başka bir dönemde takılarınızı koyduğunuz bir ürün veya bir kuruyemiş tabağına dönüşebiliyor. Dolayısıyla az ürüne sahip olarak birden fazla ihtiyacınızı karşılayabiliyorsunuz.
4. Kanada’da yaşıyorsunuz. All Is Minimal markasının Kanada yolculuğu nasıl ilerliyor? Oradaki üretim ve paylaşım sürecinden bahseder misiniz? Geleceğe dair beklentileriniz, planlarınız ve hayalleriniz nelerdir?
Geçen yıldan itibaren Kanada’da All Is Minimal INC. olarak faaliyet göstermeye başladık, orada kendi ürünlerimizin satışının haricinde farklı sektörlerden markalarla tasarım iş birlikleri de kuruyoruz. Üretim sürecimiz ise Türkiye’de devam ediyor.
Markamızın, çeşitli müze mağazalarında satılmasının çok ayrıcalıklı olduğunu düşünüyorum. Müzeye gelen ziyaretçi için bir sergi seçkisi ve sunumu ne ifade ediyorsa o müzenin mağazasındaki ürünler de kullanıcı için aynı önemi ifade ediyor. Konuya, yapılan bu özel seçki ve anlayışla bakacak olursak ilerleyen dönemlerde dünyadaki önemli tasarım müzeleriyle iş birliktelikleri yapmak kısa vade planlarımız arasında bizi keyiflendiriyor.