Eskişehir doğumlu sanatçı Metin Kalkızoğlu doğadaki derin yalnızlığı minimal bir bakış açısıyla birleştiriyor. Metin Kalkızoğlu’nun tekinsiz ama huzur veren hiper realist eserleri, ilhamını çocukluğunda ilgi duyduğu film afişlerinden alıyor. Bu hafta OMM Studio’da sanatçının çalışmalarına ve yaratım sürecine yakından bakıyoruz.
Üretim pratiğinizden kısaca bahseder misiniz? Bu pratik şekillenirken hangi unsurların etkisi oldu?
Genelde esere başlamadan önce kafamda belli bir açı, belli bir bakış ya da duruş oluyor. Fotoğraf çekimlerini önce buna göre yapmaya başlıyorum, sonra çekim aşamasında bu fikir çoğu zaman değişime uğruyor, farklılaşıyor. Tuvale geçirme sırasında, yerleşimi ya da boyutu ile tekrar değişebiliyor. Aslında ilk başta kafamda olanla son aşamada tuvale yansıyan çoğu zaman farklı oluyor.
Uzun bir süredir belli bir atmosfer üzerine eserler üretmeye çalışıyorum. Sakin, yalın bir atmosfer içinde, hayvan ya da insan figürlerinin olabildiğince hareketsiz ve dingin olmalarını tercih ediyorum. Yaptığım işlerde bir aksiyonun olması ya da resmin içinde fazla unsur barındırması beni rahatsız edebiliyor. Bu yüzden minimal kurgular yapıyorum. Aynı sebeple çok fazla renk kullanmayı da tercih etmiyorum. Sadelik hissini koruyabilmek için monokrom renkler ağırlıkta oluyor.
Koronavirüsle gelen kapanma ve küresel kriz sürecinde iptal edilen bir serginiz veya projeniz oldu mu?
Step İstanbul Nisan’da yapılacaktı, o şimdilik ertelendi. Orada bir kaç eserim olacak gerçekleşirse. Kasım 2020'de İstanbul'da bir kişisel sergim olacak ama ileri bir tarihe de çekilebilir. Şu an hiçbir şeyden yüzde yüz emin olamıyoruz.
Pandemi sonrasında sanat dünyası için ne öngörüyorsunuz ve bu dönemin sizin üretiminize etkisi ne şekilde oldu?
Pandemi sürecinde yaşanan dijitalleşmenin pandemi sonrası da devam edeceği, işlerin dijital ortama kayacağı ve galerilerin önemini yitireceğine dair bir genel kanı var sanırım. Kısmen katılıyorum ancak bu dijitalleşmenin yegâne sebebinin pandemi olduğunu söyleyemeyiz. Karantina sürecinden önce de tüm sektörler gibi sanat dünyası da dijitalleşiyordu. Pandemi yalnızca halihazırdaki dijitalleşme sürecinin hızını artırmış olabilir. Aynı zamanda pandemi sonrasındaki günlük hayatın da kökten bir değişime uğrayacağına inanmıyorum.
Bu sürecin kişisel olarak benim üretimimi ve çalışma hızımı kötü etkilediğini söyleyemem. Çünkü salgın öncesinde de çok dışarıya bağımlı bir çalışma disiplinim yoktu. Genellikle uzun saatler atölyede bir şeyler izleyip çalışmaya dayalı bir pratiğim var. Bu süreçte de her zamanki gibi atölyemde üretmeye devam ediyorum. Ancak elbette sergiler, açılışlar gibi sanat etkinliklerinin ya da izleyicilerle gerçekleştirilen sohbetlerin çalışma sürecine motivasyon olarak olumlu bir katkısı var. Bu süreçte bu gibi şeylerden mahrum kalıyoruz. Diğer bir kötü tarafı da pandeminin ne kadar süreceğinin belirsizliği, bu süreç uzar ve etkinlikler birkaç yıl yapılamazsa elbette herkes gibi beni de kötü etkileyecektir.
Bu dönemde çalışmalarınızda nelere yoğunlaşıyorsunuz?
Özellikle bu yönde bir planım olmamasına rağmen, son dönem eserlerimin çoğuna kış mevsiminin hakim olduğunu söyleyebilirim. Karantina süreci henüz çalışmalarıma etki etmedi çünkü halihazırda hazırladığım işler, çok önceden planladığım şeyler. Bir süre daha böyle gidecek. Bundan sonraki resimlerimde nasıl bir etkisi olur onu kestiremiyorum.
Bu dönemde sizi etkileyen sanatçı veya sergiler neler oldu?
Bu sürece özel değil ama bu aralar Manu Larcenet'in çizgi romanlarını severek okudum. Son dönemde Paco Pomet'in resimlerine imrenerek bakıyorum.
OMM Studio VII: Metin Kalkızoğlu’yla Soru-Cevap
Metin Kalkızoğlu’yla dinginlik üzerine.
Daha fazla
OMM Studio VI: Kerem Durukan’la Soru-Cevap
Kerem Durukan’ın merak ve macera dolu yaratma süreci.
OMM Studio V: Göksu Gül’le Soru-Cevap
Göksu Gül ile iyimserlik üzerine.
Ev, Hâlâ
İtalyan fotoğrafçı Luisa Carcavale’nin izolasyon sürecinde iç mekân ve iç dünya portreleri