İstanbul’da yaşayan ve çalışan sanatçı Guido Casaretto’nun madde üzerine etütlerini ve bu etütlerin çıktısını, OMM’un ilk sergisi “Vuslat”taki eserlerinden hatırlamak mümkün: Casaretto’nun, bir edisyonu da Krakow, Polonya’daki MOCAK müzesindeki kişisel sergisinde yer alan Do Unpleasant People Share Similar Features III heykeli, David adında bir modelin bilgisayar animasyonlarında kullanılmak üzere çekilmiş yüzlerce dijital fotoğrafından yola çıkan, reçineden, tekinsiz ve kapladığı geniş alanla maddi varlığından şüphe duymanın imkansız olduğu bir figürdü. Unpleasant People’da hissettiğimiz dijitalin fiziksel, hatta girintili çıkıntılı bir “dokunulabilir”e dönüşme hali, sanatçının SAHA tarafından desteklenen, “Maddenin Hayaletleri” isimli kişisel sergisinde çalışmalarında son on yılda izini sürebildiğimiz diğer nüvelerle yan yana yer alıyor.
Küratör Agnieszka Sachar, sergi kitabındaki giriş yazısında “Guido Casaretto denizle, dağlarla, evrenle olduğu kadar taş ve ahşapla; yani maddenin kendisiyle ilgileniyor,” diyor. Sergi üzerine konuşmaya başladığımızda Sachar, “Maddenin Hayaletleri”nin dört farklı maddeyle bağ kuran dört ana bölüme ayrıldığını belirterek devam ediyor: Doğal madde, işlenmiş madde, sanal madde ve kültürel madde. Sergideki en etkileyici eserlerden 61 metre uzunluğundaki Agrilla, epoksinin altında İstanbul’daki Göksu Deresi’nin kurutulmuş tortularını barındıran altıgen terra kotalardan, müze boyunca “akan” bir nehri oluşturuyor. Casaretto, eserden “O dönem nehir çamurundan bina yapmak için materyaller üretiliyordu. Tekrar aynı dizilimle, müzenin mimari yapısını takip ederek, sergi salonunu ortadan kesecek şekilde ilerlettim,” diye bahsediyor.
“Casaretto’nun serginin ortasına yerleştirdiği nehirle materyalini getirdiği nehir aynı nehir mi?” sorusunu sormak mümkün. Akademisyen ve sanatçı Kerem Ozan Bayraktar da sergi kitabı için kaleme aldığı “Different speculations on transporting a poem” (“Bir şiiri taşımaya dair farklı tahminler”) yazısında bu soruyu dile getiriyor. Bayraktar, Antik Yunan felsefesinin en çok tartışılan konularından “Theseus’un Gemisi” tartışmasını ele alıyor. Atinalılar, Girit seferinden başarıyla dönen Theseus’u anmak için gemisini bin yıl boyunca limanda tutarlar ve bu seferi her yıl gerçekleştirirler. Ancak tabii ki her yıl geminin çürüyen, bozulan parçaları yenilenir. Peki, ilk halinden hiçbir parça kalmadığında gemi hala Theseus’un gemisi midir?
Bayraktar, Heraklitos’un “aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” cevabına işaret ediyor ve “hepimiz insan yapımı binaların taşındığına şahit olduk,” diyor. “Eğer bir gemiyi akan nehrin suyuyla doldurursak ve başka bir yere taşırsak, sadece suyun taşınmasından bahsedebiliriz, nehrin değil. Yani materyali taşımak sistemi taşımakla aynı şey değildir. İlişkilerin formları ve bağlantılar da aynı zamanda taşınmalı. Dahası bir nehir asla coğrafi bir aidiyetten müteşekkil değildir.”
Sergideki bir diğer seri, 6 Black Hole Variations, zanaatkarların birikimi ve birikimin aktarımına dair başka bir önermede bulunuyor: Otuzlu ve kırklı yıllarda kendisi gibi Levanten gelenekten gelen ustaların yaptığı dolap, vitrin, komodin gibi mobilyaların kalıbını alan Casaretto, cam, metal, ağaç gibi malzemeleri toz haline getiriyor ve bu malzemeleri karıştırıp tekrar kalıba döküyor. Tabii ki vitrin gibi bazı mobilyalarda cam daha çok olduğu için dokusu ve renkleri de değişiyor. Sanatçı süreçten, “Kör oluyor aslında dolaplar. Kendi formu olmasına rağmen işlevsizleşiyor.” kelimeleriyle bahsediyor. “Mesela bir tanesi vitrin olduğu için yoğun bir şekilde cam var. Materyaller birbirine karışıyor.” Biz, izleyici olarak karşımızdaki mobilyanın vitrin mi, dolap mı olduğunu anlayabiliyoruz. Ancak kullanılamayacak durumda olduğunu da görüyoruz. Levanten gelenek bozuluyor ve yeni, zanaatten çok kavrama ağırlık veren bir düşünce oluşuyor.
Guido Casaretto’nun, işlerinin ana hattında farklı coğrafyalarda oluşturulmuş bilgilerin taşınmasını ele aldığı kişisel sergisi “Maddenin Hayaletleri”, dünyadaki pek çok diğer müze gibi pandemi sebebiyle bir süre kapanmak zorunda kalan MOCAK’ta 30 Ağustos 2020’ye kadar devam ediyor, ancak Casaretto’nun müzenin kalıcı koleksiyonundaki eserleri sergi kapandıktan sonra da Krakow’da olacak. Zorunlu olarak ekranlarımızdan gezdiğimiz sergiden ayrılırken, Sachar’ın “Maddenin Hayaletleri” üzerine kurduğu diğer bir cümle kulaklarımızda çınlıyor. “Farklı materyaller ve teknikler kullanılarak hazırlanmış taklitler bize şunun imasında bulunuyor: Geleceğimiz, aslından ayırt edilemeyecek bir replikadır.”