“Hâlâ Konuşuyor musun?”: Mustafa Boğa

Pratiğinde sıklıkla kültürel çatışmaları ve potansiyel uzlaşma alanlarını konu edinen sanatçı Mustafa Boğa, “Maziye Bakma Mevzu Derin” sergisinde yer alan eserleri ve yıllar içerisinde değişen benliğini anlatıyor.

Süslü Diyaloglar serisinden Hâlâ Konuşuyor Musun? (2019), Türkiye’de gelenek olduğu üzere, düğün ve cenazelere gönderilen ve kişiye özel imal edilen çelenklerin yeniden yorumlanmasıdır. Boğa’nın bu temaların duygusal doğasına sadık kalan esprili mesajları, “Dilim beni küçük düşürüyor: — Bu kadar mı yani?” ve “Hâlâ konuşuyor musun? Çünkü ben bitirdim” gibi önermelerle dilsel, ulusal ve dinsel kimliğin ve kolektivitenin yok oluşunun yasını tutuyor. Topluluğun yası, çiçek düzenlemelerinin fotoğraflandığı terk edilmiş çiftlikler, aslında kimse için yapılmayan ve kimsenin gitmediği törenler gibi ıssız çevreler aracılığıyla vurgulanıyor.

Mustafa Boğa ile toplum ve benlik üzerine gerçekleştirdiğimiz sohbeti OMM’un “Maziye Bakma Mevzu Derin” sergisine eşlik eden podcast serisinde dinleyebilirsiniz.

Mustafa Boğa, Süslü Diyaloglar serisi, 2019, Hâlâ Konuşuyor Musun?, Çelenk
Mustafa Boğa, Süslü Diyaloglar serisi, 2019, Hâlâ Konuşuyor Musun?, Çelenk

OMM: Sergideki iki eserin, Yabancı Nesneler (2017) ile Kalaşnikof’un (2017) yaratım süreçlerinden bahsedebilir misin?

Mustafa Boğa:
Öncelikle çalışma tarzımdan biraz bahsetmek istiyorum, çünkü bu çok önemli olmaya başladı iş yaparken. Her çalışmamın neredeyse iki ya da üç yıllık bir düşünsel hazırlık aşaması var. Fikirler aklıma geldiğinde genelde bir yere not ediyorum, zaman içerisinde geri dönüyorum, düşünüyorum. Nasıl ortaya çıkacaklarına zaman içinde karar veriyorum. Bu iki iş de öyle çıktı.

Yabancı Nesneler
aslında ailemle aramdaki birtakım farklılıkları ve sınırları kaldırmak için yaptığım bir iş. Çok doğrudan, ütopik bir yaklaşım gibi geliyor, ama bir diyalog yaratmak için başlamıştım. Çünkü memleketim Adana’ya her döndüğümde, Londra'da ne yaptığım, oradaki yaşamım merak konusu olurken, bir yandan da sorgulanıyordu. “Bu işten para kazanıyor musun, bu nereye kadar gidecek, başka şeyler yapmayacak mısın?” gibi sorular içeren bir algı çatışması yaşıyorduk. “Onlara ne iş yaptığımı nasıl gösterebilirim?” derken bu iş ortaya çıktı. Günlük hayatlarından seçtiğim objeleri bir kaide üzerine koyarak gözlemlemelerini istedim ve o anı fotoğrafladım. Böylelikle ortaya ortak bir çalışma çıkmış oldu; insan ve obje, heykel ve performans arasındaki ilişkilere değinerek aramızda bir bağ kurdum. Ve ilk defa sanatçı kimliğimi onlarla tanıştırmış oldum.

Buradan Kalaşnikof'a geçebiliriz, çünkü aynı fikirden yola çıkarak, yine onların günlük hayatlarındaki objeleri kullanarak aramızdaki diyaloğu güçlendirmek istedim. Bu iş hem kendimle, hem ailemle, hem de genel olarak geldiğim kültürle yaşadığım çatışmalarla alakalı. Kumaş, yani yumuşak, feminen, hafif olan bir malzeme üzerine işlenmiş, silahlar, tanklar, uçaklar, yani maskülen objeler, o çatışmalarla ödediğimiz bedellerin simgesi haline geldi. Benim için günlük bir obje olan yorgan, aslında “yurt” diyebileceğimiz bir metafora dönüştü. Bir yandan bu metafordan kaçarken, bir yandan da ona sığınma ihtiyacıyla, arzusuyla ortaya çıktı. Böylelikle iki çelişki arasındaki bağlantı kurulmuş oldu.

Sergideki üçüncü çalışman Süslü Diyaloglar serisinden bir eser; hem çelenk, hem de fotoğraf olarak görüyoruz. Üzerinde birer cümle yazan çelenkler terk edilmiş mekânlarda duruyor. OMM’da bu seriden Hâlâ Konuşuyor musun? (2019) var. Bu sanki bir söylem, ya da tavrı olan bir cümle.


Aslında bu çalışma yine hem kendi benliğimden, hem de geldiğim kültürle bağlarımdan etkileniyor. “Yurt” dediğim kavramı sorgularken, onunla bir diyalog halindeyim. O yüzden çalışmanın adı "Süslü Diyaloglar.” Çalışma, içinde bulunduğumuz durumları aydınlatmaktan ziyade, değişimlerin karşısında soru sorarak beni tanımlıyor. Bu seriye bakınca cevaplardan çok sorular olduğunu görebiliyoruz.

Türkiye’den ayrılırken çok zorlandığım bir süreç yaşadım. Sonuçta kendini ait hissettiğin bir yerden ayrılmak zorunda kalıyorsun. Tabii zorunluluk derken bir arayışın mücadelesiydi aslında. Ne aradığımı bilmeden bir kaçış gerçekleşti ve birdenbire kendimi önce İstanbul’da, sonra Londra'da buldum. Sanatçı kimliğim oluştuktan sonra kendimi, ailemi, geldiğim kültürü hem kabul ettim, hem de daha iyi anladım. Ait olduğumu hissettiğim ritüeller, inançlar, gelenekler, günlük düzen içerisindeki davranışlarımız ve bütün bunları hafızada biriktirme şeklimiz ilgimi çekmeye başladı. O süreç içerisinde kendi ritüellerimle bir bağım olsun istedim, Adana’yı her ziyaretimde yeni bir eser yapmaya başladım. Oradaki malzeme, toplumun işleyişi ve hafızamdan etkilendim ve sanat eserlerim birebir memleketimle ilgili olmaya başladı.

Daha fazla

"Maziye Bakma Mevzu Derin" Podcast Serisi cover image

"Maziye Bakma Mevzu Derin" Podcast Serisi

OMM'un “Maziye Bakma Mevzu Derin” sergisine paralel olarak Aposto!'nun desteğiyle hazırlanan sekiz bölümlük podcast serisini dinlemek için tıklayın.

Söyleşi: Ali İbrahim Öcal cover image

Söyleşi: Ali İbrahim Öcal

Sanatçı ile sanat üretiminde atılan ölümcül saltoları ve iklim krizi ışığında "natürmort" geleneğini konuştuk.

Söyleşi: Yaşam Şaşmazer cover image

Söyleşi: Yaşam Şaşmazer

Yaşam Şaşmazer’le potansiyel bir işgal alanı olarak bedeni ve orman yürüyüşlerinin dönüştürücü etkisini konuştuk.

İnternet sitemizde çerezler kullanılmaktadır. Çerezlerle ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

OMM - Odunpazarı Modern Müze’nin ziyarete açık olduğu gün ve saatleri buraya tıklayarak öğrenebilirsiniz.