Söyleşi: Nazan Azeri

Nazan Azeri ile bedende büyüyen tohumlar ve güncel deneyimlerin özündeki kadim bilgileri konuştuk.

Büyümek, 2003, performans sürecinden diasec baskı
Büyümek, 2003, performans sürecinden diasec baskı

Bugün küresel boyutta mücadele ettiğimiz iklim krizi, baskıcı sistemlerin içerisinde var olabilme mücadelesinden bağımsız değil. İnsanlığın diğer canlılar üzerinde kurduğu hakimiyetin, ataerkil bir doğaya egemen olma dürtüsünün gezegenin geleceğinde yok edici bir rol oynadığını görüyoruz. Kolektif bilincimizde erkeğin kültür, doğanın ise kadın ile özdeşleştirilmesi, doğanın ve kadınların tahakküm altına alınmasını meşrulaştırıyor. Nazan Azeri’nin bedenine yerleştirdiği tohumların büyüme ve yeşerme süreçlerini video ve fotoğraf aracılığıyla belgelediği işi, insanı ayrıcalıklı sayarak doğayı ötekileştiren antroposen çağa eleştirel bir yaklaşım sunuyor. Büyümek, bugün gelinen noktada, insan eliyle dünyaya verilen zararın hemen ardında keşfettiğimiz cinsiyete bağlı doğa-kültür, beden-zihin gibi kurgusal ayrımları göz önüne seriyor.

İstanbul’da yaşayan ve çalışan Nazan Azeri, çalışmalarını asamblaj, kurgusal fotoğraf, video sanatı ve resim ekseninde sürdürüyor. Azeri, pratiğinin merkezinde içsel ve dışsal çatışmalara, kişisel ve toplumsal hafızanın metaforlara dönüşme sürecine yer veriyor. Sanatçının son kişisel sergisi “Düşlerden Hakikatlere”, 2019 yılında Beral Madra’nın küratörlüğünde İstanbul’daki Cumhuriyet Müzesi’nde gerçekleşmişti.

“Günün Sonunda” da Büyümek (2003) adlı ev performansı ile yer alan Nazan Azeri’yle 21. yüzyıl hayatlarımızda hâlâ önemli yer tutan kadim bilgileri ve doğaya şiddet ile kadına şiddet arasındaki paralel ilişkiyi konuştuk.

Bu konuşmayı OMM’un “Günün Sonunda” sergisine eşlik eden podcast serisinde dinleyebilirsiniz.

“Günün Sonunda” sergisinde yer alan eseriniz Büyümek’te bedeninize yerleştirdiğiniz tohumların yine bedeninizdeki yeşerme sürecini görmekteyiz. Bu proje nasıl ortaya çıktı? Doğa ve insan bedeni, yani parantez içinde kendi bedeniniz arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Kadın bedeninin esasında tohum üreten bir mekanizmaya sahip olması eserin bağlamında yer buluyor mu? Bu eserin hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz?


Bu çalışma 2003 yılında, aslında bir üçlemenin son halkası olarak yapıldı. İlk defa 2002 yılında Hatırlıyorum isimli, silahların üzerinde bitki yetiştirdiğim bir iş yapmıştım. Daha sonra bunu, plastik bebeklerin üzerinde bitki yetiştirdiğim Metamorfoz isimli bir çalışma takip etti. Son olarak kendi bedenimde yine aynı yöntemi kullanarak, Büyümek isimli işi gerçekleştirdim. Bu iş bir çocukluk anısına dayanıyor, aslında bu hem Türkiye’den hem yurtdışından konuştuğum birçok insanın da sahip olduğu ortak bir anıymış. Çocukken pamukların içinde bitki yetiştirirdik; mercimek, fasulye falan koyarak. Bu anıdan yola çıkarak yaptığım ilk çalışma silahların üzerinde bitki yetiştirdiğim Hatırlıyorum isimli işimdi. Geriye dönüp baktığımda görüyorum ki; bu iş zamanlama olarak hem Irak’a karşı yapılan saldırının, hem de Körfez Savaşı’nın olduğu bir sürece denk geliyor. Bizim çocukluğumuzdan gelen bu anı neye dayanıyor diye düşündüğümüzde fark ediyorum:Aslında bizler içinde bulunduğumuz çağı yaşarken bile çok eski zamanların halk inanışlarını, kadim zamanların bilgisini dönüşmüş olarak yaşıyoruz. Dolayısıyla ben bu bilginin, bu fasulye, mercimek yetiştirme gibi çok basit bir anı zannettiğimiz şeyin, aslında çok kadim zamanlardan gelen bir bilginin dönüşmüş hali olduğunu düşünüyorum. Sergilenmekte olan Büyümek isimli işimde bitkileri aynı yöntemle bedenimde yetiştirdim. Aslında bir ev performansı olan bu işi şöyle yaptım; evin balkonunda uzun şeritler halinde uzattığım pamukların içine koyduğum mercimekleri bir buçuk - iki ay boyunca sürekli sulayarak büyüttüm ve onları her gün bedenime giyerek aşamalarını fotoğraf ve video ile tespit ettim.

Bu süreç ne kadar sürdü? Bitkileri üzerinize ne kadarlık süreler için giydiniz? Bu sırada balkonda yattınız mı?


Evet, balkonda yattım. İlk gün, ikinci gün, üçüncü gün, dördüncü gün… Her gün suladım ve yattım. Aslında gün gün bitkiler büyüyordu bedenimin üzerinde. Sergideki iş, sürecin fotoğraf ve video ile tespit edilmiş kısmından seçilmiş kesitlerden oluşuyor. Videoda bu süreci daha net görüyoruz.

İşlerinize baktığımda kadın figürünü ön planda görmekteyiz, hatta “Modernleşme Sürecinde Kadın Ressamlar” başlıklı bir teziniz de var. Eserlerinizde kadın figürünün bu kadar ön planda olmasının bir sebebi var mı?

Bu coğrafyada, bu bölgede doğmuş olan bir kadın oluşum eserlerime etki ediyor. Dünyada ve ülkemizde kadına karşı yönelen bir şiddet eğilimi var. Bunun temellerine baktığımızda, çok eski zamanlardan itibaren doğaya karşı konumlanmış bir eril zihniyet algılıyoruz. Doğa aslında kadınla da ilişkilendiriliyor. Dolayısıyla doğaya şiddet, kadına karşı da bir araçsallaştırma içeriyor. Bunun günümüzdeki yansımalarını da hem antroposen çağı olarak hem kadına yönelik şiddet olarak yaşıyoruz. Bütün bu algılar imgelere dönüşürken mutlaka kadın olmam etkili oluyor.

Nazan Azeri
Nazan Azeri

Aslında genel olarak fotoğraf, video ve performans arasında işleyen bir pratiğiniz var. Bu kapsamda toplumsal sembollere, kültürel nesnelere ve güncel dinamiklere de işlerinizde yer veriyor ve onları eleştiriyorsunuz. Sanatsal söyleminizde kullandığınız malzeme ve ele aldığınız konu arasında direkt bir ilişki kuruyor musunuz?

Aslında malzeme seçimimi işin yapım süreci çok etkiliyor. Demin bahsettiğim gibi, Büyümek’te bir buçuk - iki aylık bir süreç söz konusu. Süreci tespit etmem gerektiği için bu işimde fotoğraf ve video kullanmayı tercih ettim. Genel olarak işlerim bir süreç ve performans içeriyor. Ama bazen süreci aynı şekilde tespit etmek gerekmeyebilir. Yani bazı oluş hallerini anlatan desenlerim de söz konusu. Desen ve resim de kullanıyorum, ama bu işte büyüme sürecini tespit etmek açısından fotoğraf ve video kullandım.

Dünyada olup biten ve dikkatinizi çeken tüm güncel meseleler arasında kendinizi en çok ne üzerine düşünürken buluyorsunuz?


Böyle bir bölgede kadın oluşum beni etkiliyor, iklim krizi çok etkiliyor, savaşlar çok etkiliyor… Bunlar algılarımın içine girip bedenimde birtakım duygulanımlar üretiyor; buna tepki ya da yanıt olarak üretim sürecim devam ediyor, imgelere dönüşüyor.

Şu an üzerinde çalıştığınız, sorguladığınız, veya yanıt vermek istediğiniz bir konu veya bir içerik var mı? Ne üzerine düşünüyorsunuz?


Çok kadim zamanlarda, yerleşik düzene geçildiğinde, insan (ki bu erkek oluyor) kendisini doğaya karşı kurgulama haline geçmiş. Bu durum bütün yazılı ve meta-anlatılara da bu şekilde yansımış ve geçmiş. Biliyorsunuz, bir şey yazıya geçtiği zaman donmuş oluyor. Bugüne kadar yaşam biçimi olarak doğayı karşısına alan insan, kendini korumaya devam ediyor. Ve bunun da sonuçlarıyla bugün antroposen çağında karşılaşıyoruz. Oysa ki insan, her ne kadar kültür varlığı da olsa, çok büyük bir yanıyla doğaya ait bir varlık. Yani doğayı bu kadar karşısına alıp reddederek bir kültür oluşturması mümkün değil. Bizler ölümlüyüz. Belki de insanın hatırlamayı en çok istemediği, ama unutmaması gereken en önemli şey bu. Doğayı yok ettiğiniz zaman, aslında siz de doğanın bir parçası olduğunuz için yok olursunuz. Çok önemli bir bilgi olduğunu düşünüyorum bunun. Bugün yaşadığımız pandemi ve antroposen çağın getirdiği küresel ısınma bunu bize hatırlatıyor. Bunları kadim bilgiler üzerinden hatırlamak üzerine çalışıyorum.

Son olarak sizin vurgulamak istediğiniz bir şey var mı?


Bir doğa varlığı olduğumuzu, ölümün olduğu bir dünyada öldürmenin anlamsız olduğunu düşünüyorum. Ölümü kabullenmemiz ve doğayla barışık yaşamamız gerektiğini, bunun başka da bir çıkar yolu olmadığını, doğayı tam olarak yendiğimiz zaman, tam o anda insan olmaktan çıkacağımızı düşünüyorum.

Daha fazla

Mor Çatı için Sanat Dayanışması cover image

Mor Çatı için Sanat Dayanışması

62 kadın sanatçının eserlerinden elde edilen gelir, vakfın kadına şiddetle mücadelesine destek oluyor.

Söyleşi: Hale Tenger cover image

Söyleşi: Hale Tenger

Sergide Geyiğin Aynası Büyü (2019) ve Balığın Büyüsü Gökyüzü (2019) çalışmalarıyla yer alan Hale Tenger ile Akdeniz'in biyolojik çeşitliliğini sonsuza kadar değiştiren göç, insanın doğayı "kurcalama" merakı ve Tao Te Ching’deki “wu wei” kavramı üzerine.

“OMM’u Yapan İnsanlar” cover image

“OMM’u Yapan İnsanlar”

OMM Yayınları’ndan bir fotoğraf kitabı

İnternet sitemizde çerezler kullanılmaktadır. Çerezlerle ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

OMM - Odunpazarı Modern Müze’nin ziyarete açık olduğu gün ve saatleri buraya tıklayarak öğrenebilirsiniz.