Duygu Çöklü seramik üretimine Eskişehir’deki stüdyosunda devam ediyor. Biz de OMM Shop’ta yer alan ve çok sevilen ürünlerinin arkasındaki süreci, ilhamlarını, hayallerini ve gelecek planlarını konuşmak üzere kendisini stüdyosunda ziyaret ettik.
Bize biraz kendinden ve Duygu Çöklü Studio’nun hikayesinden bahseder misin?
Kendime ait bir markam olması hayalini ilk ne zaman kurduğumu hatırlamıyorum ama çocukken her gün okula gitmek benim için oldukça zordu ve büyüyünce de aynı şekilde, başkaları tarafından belirlenmiş saatlerde bir yerlerde çalışma fikri beni çok korkuturdu. Kendi kendime, çalışma saatlerime ve düzenime kendi karar vereceğim bir işim olacak derdim hep ve bunun sanat ve tasarımla ilgili bir şeyler olacağına da küçükken karar vermiştim.
Sonra büyüdüm ve güzel sanatlar fakültesi, seramik bölümünden mezun oldum. Gerçekler kendi işini kurmanın ne kadar zor olduğunu yüzüme güzelce vursa da zor veya kolay, başka bir şey yapamayacağımı biliyordum.
İlk önce İstanbul’un farklı yerlerinde açtığım atölyelerim oldu. İyisiyle kötüsüyle pek çok tecrübe edindiğim girişimlerdi bunlar. Yapamayacağımı sandığım bir dönemin ardından, yaklaşık 5 yıl önce çok sevdiğim Eskişehir’de tüm tecrübelerimin birleşimiyle şu anki atölyemi açtım ve Duygu Çöklü Studio adındaki markamı yarattım.
Tasarım ve üretim sürecin nasıl ilerliyor peki?
Bu süreçler benim için oldukça basit ve net bir yerde. Tüm birikimlerimin de faydasıyla, tasarımlar çoğunlukla gece uykuya dalmadan gözümün önüne geliyor. Ben de onları detaylı bir şekilde not alıyorum. Sonra doğrudan elime çamuru alarak üretime başlıyorum.
Tasarımlarını ya da estetik anlayışını nasıl tanımlarsın?
Tasarım ve estetik anlayışımı bir kalıba sığdıramam. Bu benim için her zaman beklenmedik, sürprizlerle dolu ve bitmeyen bir yolculuk gibi. Her an her yerden güzellikler çıkabilir. Açık fikirlilikle, farklı bakış açıları geliştirerek bu güzellikleri görebilmeye çabalamak bu yolculuğun en faydalı eşlikçileri.
Üretimlerinde Şahmeran gibi geleneksel ya da mitolojik sembollere, karakterlere referanslar görüyoruz. İlhamını nereden alıyorsun? İlhama ihtiyaç duyduğunda gittiğin bir kaynak var mı?
Aslında geleneksel biri değilim ama gelenek konusu bende merak uyandırıyor. Çoğu batıl inanç, mitolojik hikâyeler ve bunlardan bağımsız olarak, absürt komediler ve katil bebeklerin olduğu korku filmleri en çok ilgi duyduğum konular. Bu yüzden işlerim çoğunlukla bunların harmanları.
Gelecek üretimlerine dair neler söyleyebilirsin? Henüz hayata geçmemiş projeler, belki üretmek istediğin bir ürün ya da denemek istediğin bir yöntem var mı? Gelecekten beklentilerini, planlarını, hayallerini de merak ediyoruz.
Fikirler ve planlar hiç bitmiyor. Beni en çok ayakta tutan şey de bu bitmek tükenmek bilmez üretme ve yeni şeyler deneme hevesi. Şu an halihazırda sabit olarak ürettiğim, markama ait standart işlerim var. Zamanımın çoğu bu ürünlerin üretimiyle geçiyor ama bunlar dışında çok fazla projem var. Her fırsatta biraz ondan biraz bundan üretip bu planları hayata geçirmek için uğraşıyorum.
Beni en çok heyecanlandıranlardan biri, önceden yayınladığım için de rahatlıkla bahsedebileceğim, “Afiyet olsun” isimli projem. Garip yemek isimlerini gerçek anlamlarıyla düzenlediğim bir sofra kompozisyonu. İçinde, dilber dudağı, vezir parmağı, hanım göbeği, hünkar beğendi gibi yiyeceklerin olduğu bir sofra. Bu, yaparken çok eğlendiğim, aynı zamanda alt metninde oldukça derin anlamlar yattığı için ciddiye aldığım bir proje, o yüzden oldukça yavaş ilerliyor.
Şu an yaptığım iş ve bulunduğum konum beni oldukça tatmin ediyor. Kendime vakit ayırmayı ve özgür olmayı çok sevdiğim için olduğum yerden memnunum.