COVID-19 kriziyle gelen yalnızlık ve belirsizlik dönemine sanat dünyası kısa sürede internette bir araya gelen, uluslararası dayanışma gruplarıyla cevap verdi. Sosyal mesafelenmeden önceki hayatın önemli bir kısmını oluşturan sergiler, sanatçı konuşmaları, DJ setleri ve pek çok diğer etkinlik sanal yollarla yeniden hayat buldu. Berlin’de sanatçılar, küratörler Övül Durmuşoğlu ve Joanna Warsza’nın çağrısıyla balkonlarını sergi alanına çevirirken, İstanbullu kolektif afterwork, adıyla kalbimize dokunan, "Temas” isimli dijital interaktif bir sergi tasarladı. Bugünlerde ekranlarımızın diğer ucunda olan pek çok yetenekli sanatçı, müzisyen, yazar ve kolektif arasından, aldıkları inisiyatiflerle en çok dikkatimizi çekenleri sizinle paylaşıyoruz.
Bireysel izolasyondaki sanatçılar için kurulmuş bu dijital ağ, katılımcıları kendilerini bir misafir sanatçı programında gibi görmeye davet ederken mevcut krize dair düşünce ve soruların altını çiziyor. Katılımcı ve takipçilere yöneltilen sorular ve yorum bölümündeki cevaplar, hesabı yaratıcılık ve diyalog üzerine kurulu tarafsız bir foruma dönüştürüyor.
Şikago merkezli Public Media Enstitüsü tarafından başlatılan bu proje, izolasyon sürecinde kentlilerin, sanatçıların ve yazarların fikir ve işleriyle eşlik ettiği çevirimiçi bir yayın olma özelliği taşıyor. Projeyi tanıtmaya herkesin bir anda baş başa kaldığı yalnızlık hissine seslenerek başlıyorlar : “Olup biten her şeye rağmen: biz buradayız ve bir aradayız. Birbirimizle dayanışıyor, bir arada çalışıyor ve birbirimizi daha önce hiç olmadığı kadar önemsiyoruz.”
“Solo Show” izolasyon sırasında Underground Flower, Rhizome Parking Garage, ve Harlesden High Street’in kürasyonuyla gerçekleşen ve gerçek hayattaki galeri kültürünü tartışmaya açık yönleriyle tekrar tanımlayan sanal ve bağımsız bir grup sergisi. 20 Nisan’da başvurulara kapanan sergi, soloshow.online adresinde gerçekleşecek ve daha sonra bir yayına dönüştürülecek.
Brooklyn’deki ünlü çizgi roman dükkanı Desert Island dokuz kareden oluşan pandemi dönemi çizgi roman serisini “Rescue Party” ismi altında yayınlıyor. Proje, farklı sanatçılardan kriz dönemi sonrasını görselleştirmelerini isteyerek bunaltıcı belirsizliğin karşısında ümitleri güçlendirme amacıyla oluşturuldu.
Sosyal mesafeler arasında kurduğu köprü, anonim olmaya izin vermesi, yarattığı mahremiyet hissi ve etrafındakilere ne kadar yakın olduğunun sorgulanmadığı bir alan olarak kulüp kültürü, kimi zaman sanat alanlarının da öykünmek istediği bir birliktelik hissinin temsilcisi. Club Coweed izolasyon sürecinde kulüpte buluşamamanın yarattığı boşluğu “Free Online Turkish Delight Queer Party” olarak tanımladığı Zoom partilerine ev sahipliğini yaparak dolduruyor. Her Cuma ve Cumartesi canlı DJ setleri ile herkesin beraber hissederek eğlenmesi fikri etrafında oluşturulan projenin ABD versiyonu olan @clubquarantine’e de göz atmayı unutmayın.
Radyo Karantina, görsel-işitsel kolajları ve günümüzde kaybolmuş, radyoda sevdiklerine bir şarkı ithaf etme geleneğini canlandıran Beyrut merkezli bir proje. İçerik paylaşırken izolasyonda geçen günleri sayan ve katılımcıların şarkılarla ilgili hislerine yer veren projede, karantina ve nostalji arasındaki ilişki vücut buluyor: Radio Karantina izleyicilere geçmiş hayatlarımızın ve tarihin iç içeliği, bitmiş ilişkilere duyulan özlem ve Lübnan’ın sıklıkla parçalanan barış zamanlarını hatırlatıyor.
Splash Scene konserlerin, tiyatronun ve diğer pek çok canlı performansın yokluğunda, kamusal bir pratik olarak sanatın verdiği hazzı kalabalıklara yeniden hissettirmeyi hedefliyor. İzleyici etkileşimini dijital bir mercek aracılığıyla yeniden değerlendiren proje, Zoom tabanlı deneysel yeni bir performans alanı. Her hafta iki performansa müzik eşliğinde ev sahipliği yapacak olan Splash Scene katılımcılarını “Sizi data gölünün en uzak noktada bekliyor olacağız,” sözleriyle davet ediyor.