OMM Studio I: Mustafa Boğa’yla Soru-Cevap

Londra’da yaşayan ve çalışan sanatçı Mustafa Boğa bizi stüdyosunda misafir ediyor.

Sanatçı Mustafa Boğa, fotoğraf, video, performans ve yerleştirme tekniklerini kullandığı pratiğinde, farklı mediumlar arasında hayranlık uyandıran bir rahatlıkla hareket ediyor. Boğa eserlerinde sıklıkla yetiştiği topraklara ait tema ve ritüelleri konu ediniyor: Aile üyelerinin üzerinde oynanmış fotoğrafları, düğün ve cenazelerde karşımıza çıkan çelenkler, alışılmışın dışında motiflerle işlenmiş yorganlar, sanatçının Türkiye’nin güneyinde geçen çocukluğuna dair ipuçları veriyor. Boğa ile sanat pratiğini neyin şekillendirdiğini, izolasyon dönemini nasıl geçirdiğini ve pandemi sonrasında dünyayı nasıl bir gelecek beklediğini konuştuk.

Pandemi döneminde her Pazartesi Journal ve Instagram’da yayınlanacak bu yeni video/soru-cevap serisinde her hafta yeni bir sanatçının stüdyosuna konuk oluyoruz.


Üretim pratiğinizden kısaca bahseder misiniz? Bu pratik şekillenirken hangi unsurların etkisi oldu?


Aslında her şey bir imgenin ya da düşüncenin birdenbire kafamda belirmesiyle başlıyor. Sonra oluşan o fikri, ki buna bir hayal de diyebiliriz; sorgulamaya, araştırmaya ve anlamaya çalışıyorum. Böylelikle o hayali gerçekleştirmek için bir yolculuk başlıyor. Çalışmalarımda herhangi bir tekniğe bağlı değilim. Her proje kendi pratiğini yaratıyor ve sürecin böyle olması beni daha çok heyecanlandırıyor. Her projede yeni yöntemler öğreniyorum.

Çocukluğumdan bu yana sanatın her dalıyla hep yakından ilgilendim. Hem gazetecilik hem de sinema okurken sanatsal çalışmalardan beslendim. Güzel sanatlar bölümünü bitirdikten sonra eğitimlerimin tamamı bir yaşam biçimine dönüştü ve sanat pratiğim bu şekilde çeşitlendi diyebilirim.

Çalışmalarınızda ilham aldığınız belirli bir konu ya da tekrar eden temalar var mı?


Genelde kendi aile tarihim ilgimi çekiyor ve geleneksel bakış açısı ile çağdaş sanatı birleştiren projeler üzerine yoğunlaşıyorum. Bunun yanı sıra kültürü, tarihi, içinde bulunduğumuz süreçte tanık ya da dahil olduğumuz politik olayları, kimlik arayışımı ve aidiyet duygusunu inceliyorum. Genelde kişisel deneyimlerimden yola çıkıyorum ve daha genel bir bakış açısı elde etmeye çalışıyorum. Bunu yaparken video, fotoğraf, performans ve yerleştirme sanatlarını kullanıyorum.

Koronavirüsle gelen kapanma ve küresel kriz sürecinde iptal edilen bir serginiz veya projeniz oldu mu? Yakın gelecekte çalışmalarınızı görebileceğimiz bir sergi olacak mı?


Evet, pandemi sürecinde yedi sergim henüz belirlenmeyen başka tarihlere ertelendi. Bir kısmının Eylül ayında gerçekleşme ihtimali üzerine görüşmelerimiz devam ediyor ancak tabii ki hala kesin tarih konuşamıyoruz. Ağustos ayında Norveç’te gerçekleşecek olan ve henüz iptal edilme kararı verilmemiş olan, katılmayı planladığım altı haftalık bir misafir sanatçı programı var. Umarım o zamana kadar yeniden eskisi gibi yolculuk etmeye başlayabiliriz.

Bir şekilde iyileşeceğiz; ama bu her birimizin kendi bireysel çabası ve başarısı sonucu olacak gibi geliyor.

Pandemi sonrasında sanat dünyası için ne öngörüyorsunuz ve bu dönemin sizin üretiminize etkisi ne şekilde oldu?

Pandemi ABD ve İngiltere gibi ülkelerde on yıllardan beri süregelen özelleştirmeler, sosyal devlet yükümlülüklerinin serbest girişimlere devri, ve özkaynaklara dayanarak refah üretmek yerine dış finansman kaynaklarına yaslanarak konfor üretme politikalarının bir yerde sosyal felaketlere evrilebileceğini apaçık gün yüzüne çıkarttı. Yaşadıklarımız güçlü sosyal sermayenin hayati önemini tek tek her birimize tekrar hatırlattı. Ne yazık ki yaşamlarımız bedellerini ödemek durumunda olduğumuz mecburiyetlerle doldu.

Kanımca yönetenler pandemi esnası ve sonrasında ortaya çıkacak kaostan fayda sağlayacakları yeni sahalar geliştireceklerdir. Sanatı finansal bir enstrüman olarak algılayan kişi ve kurumlar pandeminin sebep olduğu ekonomik yıkımdan da fayda sağlayacaklar. Bunun yanı sıra ekonominin yolunda gitmesiyle doğru orantıda ayakta durabilen sanat, yine ekonominin kendini iyileştirmesini beklemek zorunda kalacak. Fakat açıkçası bireysel olarak umudumu koruyorum. İnanıyorum ki kısa bir zaman diliminde kolektif birleşimlerle her şey yoluna girecek. Hayat devam edecek ve her birimiz kendimizi sorguladığımız bu döneme bakıp içine gireceğimiz yeni normal hayatı başka bir gözle değerlendireceğiz. Bir şekilde iyileşeceğiz; ama bu her birimizin kendi bireysel çabası ve başarısı sonucu olacak gibi geliyor. Bu süreç bize istemediğimiz kadar düşünme, okuma, üretme; yolculuklar hariç ertelediğimiz birçok şeyi yapabilme imkânı verdi. Çoğu sanatçı bu zaman diliminden yararlanıp yepyeni işler üretiyor, onları takip etmek çok keyifli.

Bu dönemde çalışmalarınızda nelere yoğunlaşıyorsunuz?


Evde kalmak zorunda kaldığımız bu süreçten önce arada bir tekstil üzerinde çalışmalar deniyor; ancak doğrusunu söylemek gerekirse çok vakit ayıramıyordum. Geçtiğimiz Şubat ayında uzun zamandır planladığım ve yeni teknikler denemek istediğim dikiş makinesi çalışmaları için birkaç aylığına evde yoğun çalışma hazırlıkları yaparken pandemi durumu gündeme geldi. Dolayısı ile benim planlarımda pek fazla aksama olduğunu söyleyemem. Halihazırda tüm hazırlıklarımı tamamlamıştım.

Karışık nakış tekniğini dikiş makinesinde nasıl deneyimleyebilirim diye örnekler hazırlamıştım ve onlar üzerine çalışıyorum. Konu olarak önce aile portrelerine bakmak istedim. Özellikle pandemi döneminde herkesin önce ailesinden uzakta durmak zorunda kalması hepimiz için çok kolay olmadı. Ve her hatıra kendi hikayesi ile karşımıza çıktı. Ben o hikayeleri nakış ile nasıl anlatabileceğim üzerine düşünüyorum şimdilerde, ve düşünürken saatlerce dikiş makinesinde tır tır çalışıyorum; birden bire ortaya metrelerce ipliğin birleşiminden bir ifade çıkıyor ve bu süreç devam ediyor.

Pandemi ile birlikte hepimiz sonunu kestiremediğimiz bilinmeyen bir yolculuğa çıktık ve şimdi iklim değişikliği ve finansal kriz haricinde bambaşka bir kaos bizi birleştirdi.

İzolasyon başladığından beri sizi özellikle etkileyen sanatçı veya sergiler oldu mu?

Çinli sanatçı Cai Guo-Qiang’ın “Gökyüzüne Uzanan Merdiven” belgeselini izledim ve çalışmalarından çok etkilendim. Qiang’ın havai fişeklerden gökyüzüne doğru uzanan bir merdiven yapabilmek için verdiği mücadele ve önüne çıkan engel ne olursa olsun hiçbir şekilde yılmaması içinde bulunduğumuz dönemde bana umut verdi. Pandemi ile birlikte hepimiz sonunu kestiremediğimiz bilinmeyen bir yolculuğa çıktık ve şimdi iklim değişikliği ve finansal kriz haricinde bambaşka bir kaos bizi birleştirdi. Bakalım önümüzdeki aylarda insanlık olarak ne ders alacağız ve birbirimizi nasıl destekleyeceğiz. Umarım yaşadığımız bu sıkıntılar pozitif durumlara dönüşecek.

Daha fazla

Sanat Devam Ediyor cover image

Sanat Devam Ediyor

İzolasyon döneminde ortaya çıkan, bize ilham veren projelerden bir seçki.

“Karantinada”: Sonsuz İç Mekânlara Yeniden Bakmak cover image

“Karantinada”: Sonsuz İç Mekânlara Yeniden Bakmak

Fotoğrafçı Osman Özel, bu hafta etkileyici bir kısa filmle “içeri”ye yeniden bakıyor.

Hata Veren Dünya, Yeni Algoritmalar cover image

Hata Veren Dünya, Yeni Algoritmalar

Dijital sanat alanındaki çalışmalarında düzen ve kaosu buluşturan Gökhan Doğan'la röportaj.

İnternet sitemizde çerezler kullanılmaktadır. Çerezlerle ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

OMM - Odunpazarı Modern Müze’nin ziyarete açık olduğu gün ve saatleri buraya tıklayarak öğrenebilirsiniz.