Karina Smigla-Bobinski’nin ADA’sı, ismini dünyanın ilk bilgisayar programcılarından biri olarak tanınan Ada Lovelace’ten alır. Babası ünlü şair Lord Byron olan Lovelace, bilgisayarların sadece hesap yapmanın ötesindeki potansiyelini ilk gören kişiydi. Bir sanatçı gibi şiir, müzik, resim benzeri sanat eserleri üretebilecek bir makine yaratmaya niyetlendi. ADA da otomasyonun sunduğu olasılıkları yaratıcı üretim dünyasına getiriyor.
Smigla-Bobinski’nin kinetik heykeli helyum gazıyla dolu, füzen uçlarla çevrelenmiş bir küre; bu sayede, ziyaretçilerin yönlendirmesiyle içinde bulunduğu alanda gezinirken karşılaştığı yüzeylerde iz bırakıyor. Bu izlerin biçimiyse, hem katılımcı etkileşimi, hem de “sanat makinesi”nin özerk kararları sonucunda ortaya çıkıyor. Nesne ile katılımcılar arasında oluşan karşılıklı edim füzenin sergi alanında bıraktığı izlerle görünür kılınıyor. İzler yavaş yavaş desenlere ve işaretlere dönüşürken, ADA’nın sergi süresi boyunca kendi uçucu sembolik dilini yaratmasına izin veriyor. ADA, bu yeni dilin deşifre edilmesini izleyicilere bırakarak, geleneksel anlamda insana ait olan "kodlama" eylemini kendisi üstleniyor.
Lovelace’ın şairane bilgisayar vizyonu nasıl standart komutların ötesine uzandıysa, Smigla-Bobinski’nin ADA’sı da makinelerin gizli yaratıcı yeteneklerini gün ışığına çıkarıyor. ADA, öznelliğimizin ve yorum gücümüzün sınırlarını sınayan bir mucit ve vizyoner.